Bir Tatil Günü Hamamönü, Ankara (2012)
Giderken beklentimi yüksek tutmuşum sanırım. Daha önce gidenlerin anlattıklarından mı, yoksa gözümde başka şeyler canlandırdığımdan mı bilmiyorum ama beklediğim gibi çıkmadı.
Sanki tek bir elden çıkmış gibi birbirine benzeyen, aynı rekte, aynı özellikte evler ve sokaklar gördüm. Evlerin boyaları, kapıların ve pencerelerin renkleri hep birbirine benziyordu.
Hatta duvarlarda bulunan ferforje çiçeklikler bile çok güzel, ama birbirinin aynıydı ya da çok benzerdi.
Sokaklara yerleştirilmiş telefon kulübeleri de ahşaptan yapılmış. Londra’dan aşırma gibi duruyor ama olsun.
Restorasyondan önceki hali düşünülürse çok iyi şeyler yapılmış ancak eskiyi korumaktan daha çok ticari kaygılar ön plana çıkarılmış gibi hissettim.
Bir daha “Hadi gidelim de Hamamönü’nde kumda pişmiş bir kahve içelim” demem ama yolum yakınlara düşmüşse “kahvemizi gidelim de Hamamönü’nde içelim” diyebileceğim bir yer.
Daha önce gidenlerin anlattıkları sadece ramazan ayında iftardan sonrası ile kısıtlı olduğundan belki bir de o zaman denemek gerek.
Mehmet Akif Ersoy Sokağındaki Mehmet Akif’in evini de gezmeyi unutmayın.
Giriş ücreti yok, ayakkabılarınızla tahta döşemenin üzerinde istediğiniz gibi gezinip, duvarlara ve eşyalara istediğiniz gibi dokunabilirsiniz hiç çekinmeden!
Nasıl giderim?
Gar yönünden gelip Numune Hastanesi ve Hacettepe Hastanesini geçtikten sonra Talatpaşa Bulvarından Dikimevi’ne doğru giderken 400-500 metre ileride hemen sağda görürsünüz evleri. Ya da Kurtuluş’tan Hacettepe’ye doğru giderken üniversitenin giriş kapısının yanından sağdaki Sarıkadın Sokağa girip 200 metre giderseniz de ulaşabilirsiniz.
Belki Hamamönü’nün eski halini bildiğimden mi nedir senin resimlerine bakınca benim hoşuma gitti.Detaylar değil de bütüne baktığımda iyi olmuş dedim. Belki zamanla içinde yaşayanlar tekdüzelikten kurtarır..